![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0045.jpg)
45
A
li Şanlı Bey çalışan insanı çok sever ve
bırakmaz. Ben Suudi Arabistan’da boru
projesinde çalışırken haber geldi, “Ali Şan-
lı seni Sugözü Termik Santrali’ne istiyor,”
diye. Ayın 11’inde Suudi Arabistan’dan dön-
düm. 15’i sabahında Ali Bey arayıp, “Seni
Adana’da bekliyorum,” dedi. Hanım, “Ben
iş falan istemiyorum, çalışma!” deyince Ali
Bey’i aradım. “Bir tatil yapayım, Temmuz
ayındayız,” dedim. Ali Bey, “Muzaffer, iş kay-
nıyor. Sen tatilden bahsediyorsun,” deyince
ertesi sabah Adana’ya gittim.
5,5 sene orada çalıştım. Beni en sona bırak-
tılar. Orası biterken Fas işi başladı. Ali Bey
oraya gitti. Bana da, “Muzaffer, buraya ge-
leceksin,” dedi. Hiç ara vermeden, 1 hafta
10 gün sonra Fas’a gittim, 7 yıl orada kal-
dım. Ardından Ali Bey’i İzmit’e verdiler. Ali
Bey aradı, “Evine gitmeyeceksin, acil İzmit’e
geçeceksin,” dedi. RUP projesinde 3 yıla
yakın çalıştım. Proje bitti, bana “Malzeme-
lerin sevkıyatını başlat,” dediler. Aşağı yu-
karı 200-300 TIR’la malzemenin sevkıyatını
yaptım. En son kamyonu gönderdikten son-
ra telefon açtım ve “Şefim, burayı kapattım,
gidiyorum,” dedim. “Tamam Muzaffer, biraz
dinlen, görüşürüz,” dedi.
Tekfen’deki kariyerine 1982 yılında Petkim
şantiyesi ile başlayan Muzaffer İkiz, 12-13
yıl Aliağa’da çalıştıktan sonra İzmit’e git-
miş. Orada 4 yıl boyunca Ali Şanlı ile birlik-
te çalışması, Tekfen’deki geleceği üzerin-
de belirleyici olmuş. 35 yıldır bir projeden
diğerine koşan Muzaffer İkiz, Türkiye’deki
projelerin hiçbirinde izin dahi kullanmadı-
ğını söylüyor.
AL BAKALIM! İZIN IZINDEDIN,
BAKNE OLDU!
8-9 aylık bir aradan sonra Star Rafinerisi işi
çıkınca Alpaslan Bey (Topçu), “Muzaffer, se-
nin memlekete geldik,” diye beni aradı. Ben
de, “Şefim, çok yoruldum. Artık dinlenece-
ğim,” dedim. “Hayır olmaz. Seni aramızda
görmek istiyoruz,” dedi. Bir hafta sonra da,
“Gel!” diye aradılar, buraya geldik.
Hayatımhep böyle koşuşturma içinde geçti.
Hiç unutmuyorum, İzmit’te Unikraker proje-
sinde çalışırken ilk kez bir hafta izin kopar-
dım ve izne çıktım. Akşam otobüse bindim,
sabah İzmir’e geldim. Tüpraş’ın Aliağa’da
sosyal tesisleri vardı. Orada yer ayarlamış-
tım. Tesisten içeri girdim, bir anons! “Mu-
zaffer İkiz! Acele danışmaya gelin!” diye.
Danışmaya gittim, “Sizi Tekfen’den Ahmet
Tarı Bey arıyor,” dediler. Hemen geri ara-
dım, “Neredesin?” diye sordu. “Ağabey,
izne çıktım,” dedim. O da, “İzni mizni bırak,
sabah şantiyede ol!” dedi. “Bu nasıl iş?” diye
sordum. Ali Bey, “Muzaffer, gittin, birtakım
olaylar yaşandı. Sabah 8’de şantiyede ol,”
dedi. Döndüm hanıma, “Al bakalım! İzin izin
dedin, bak ne oldu!” dedim. Aileme baş-
TEKFEN’İ
BIRAKMAYIN,
SIKI
TUTUN!
MUZAFFER İKİZ
İdari İşler Şefi
larının çaresine bakmasını söyleyip işimin
başına döndüm. Yurtdışı projeleri hariç,
Türkiye’de hiç izin görmedik.
BIZIMSAATLE IŞIMIZ OLMAZ
Tekfen’deki 35 yılımı bitirdim. Ölenlere Al-
lah gani gani rahmet eylesin, kalanlara uzun
ömür versin. Yıllarca ekmeğini yedim. Du-
acıyım. Hâlâ da çalışıyorum. Gençlere de,
“Tekfen’i bırakmayın, sıkı tutun! Çalıştığınız
sürece mükâfatını görürsünüz,” diyorum.
Gördüğüm kadarıyla gençler bu düzene pek
ayak uyduramıyorlar. Bilgisayara kendilerini
çok veriyorlar. Ali Şanlı Bey, “Arkadaşlar, bu
iş bilgisayarda olmuyor. Bu iş sahada oluyor.
Bunu gençlere aşılamamız lazım,” der. Şanti-
yenin kışın çamurunu, yazın tozunu yutacak-
sın. Başka türlü olmaz. Şantiyeyi başından
sonuna gören bir insan aç kalmaz. Mesela
yeni mezun olmuş, “Ben mühendisim,” di-
yor. Yahu dur bakalım! Önce yetiş, göster
kendini! Sen başarılı olursan ödülü seni bu-
lur. Bizim saatle işimiz olmaz. Hiçbir zaman
saate bakarak çalışmadık. İşimiz varsa gece-
miz gündüzümüz fark etmezdi. Şimdi bakı-
yorum, buradaki diğer büyük firmalarda da
hep bizim yetiştirdiğimiz elemanlar var.